I had to have my brother help me with my homework due to illness.
- Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
My mother hasn't slept in 3 days due to her illness.
- Annem hastalığı nedeniyle 3 gün uyumadı.
The meeting was canceled because of the rain.
- Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
I was absent from school because of illness.
- Hastalık nedeniyle okulda yoktum.
The heavy snow prevented us from going to the concert.
- Tren yoğun kar yağışı nedeniyle ertelendi.
The accident came about through my carelessness.
- Kaza benim dikkatsizliğim nedeniyle meydana geldi.
Sami tried to help Layla through her psychiatric problems.
- Sami onun psikiyatrik sorunları nedeniyle Leyla'ya yardım etmeye çalıştı.
The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm.
- Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra askıya alındı.
Stores are closed in the afternoon because of the heat.
- Mağazalar sıcak nedeniyle öğleden sonra kapalıdırlar.
We were late, owing to the heavy snow.
- Yoğun kar yağışı nedeniyle geç kaldık.
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
- Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
The meeting was canceled because of the rain.
- Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
Between ourselves, he was dismissed for bribery.
- Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı .
I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.
We were faced with an unusual situation because of the accident.
- Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
Tom came down with the flu.
- Tom grip nedeniyle hastalandı.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
I am not going, because, among other reasons, I don't have money.
- Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.
There are a good many reasons why you shouldn't do it.
- Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
Nobody seemed to have a motive for the murder.
- Hiç kimsenin cinayet için bir nedeni var gibi görünmüyordu.
I don't know the motives for Marlon's behaviour.
- Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum.
Does depreciation of the yen give rise to inflation?
- Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
It may give rise to serious trouble.
- O, ciddi bir soruna neden olabilir.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
Why do I have to do this? What's the point?
- Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?
Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
I don't know why it should matter.
- Neden önemli olması gerektiğini bilmiyorum.
Why does it matter so much to you?
- Neden senin için bu kadar önemli?
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why are you in my room?
- Neden benim odamdasın?
It was very stuffy in that room with all the windows closed.
- Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.