This crowd reminds me of the streets of Tokyo.
 - Bu kalabalık bana Tokyo caddelerini hatırlatıyor.
I heard someone call my name in the crowd.
 - Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.
Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
 - Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
 - Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
Tom was surrounded by a horde of screaming fangirls.
 - Tom bağıran fanatik kızlardan oluşan bir kalabalık tarafından çevrilmişti.
The busses are especially crowded during rush hour.
 - Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır.
My host family gave me a hearty welcome.
 - Kalabalıki ailem bana sıcak bir karşılama yaptı.
The crowd pressed toward the gate.
 - Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
Tokyo is more populous than any other city in Japan.
 - Tokyo Japonya'daki başka bir şehirden daha kalabalık.
No city in Europe is as populous as Tokyo.
 - Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
A crowd was gathering around him.
 - Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
There seems to be a big crowd gathering outside our office building.
 - Ofis binamızın dışında toplanan büyük bir kalabalık var gibi görünüyor.
The policeman was confronted by the angry mob.
 - Polis öfkeli kalabalıkla karşı karşıyaydı.
The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
 - Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
There is a crowd of people on the street.
 - Caddede bir kalabalık var.
A large crowd of people gathered.
 - Kalabalık bir insan grubu toplandı.
Prisons are overcrowded.
 - Hapishaneler aşırı kalabalıktır.
Gaza is one of the most overcrowded and poorest colonies in the world.
 - Gazze dünyanın en aşırı kalabalık ve fakir sömürgelerinden biridir.