As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
As far as I remember, he didn't say that.
- Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
He is, so far as I know, a good guy.
- Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
So far as he was concerned, things were going well.
- Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
You can wait until the cows come home!
- İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!
She didn't know the information till she met him.
- Onunla tanışıncaya kadar, o, bilgiyi bilmiyordu.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration.
- Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
Tom would never ever do something like that.
- Tom şimdiye kadar böyle bir şeyi asla yapmadı.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
What is the total amount of money you spent?
- Harcadığın para toplam ne kadar?
What does the bill amount to?
- Fatura ne kadar tutuyor?
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
- O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
You should read as many books as you can.
- Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.
- İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.
My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
We walked as far as 6 kilometers.
- Biz 6 kilometre kadar yürüdük.
Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
- Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.
We had no choice but to wait for a while until the store opened.
- Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu.
No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
- Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.