O günü açık bir biçimde hatırlıyorum.
 - I remember that day clearly.
Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
 - The professor briefly and clearly described the topic of his study.
Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.
 - Tom clearly doesn't understand French very well.
O, konuyu açıkça belirtmiştir.
 - He clearly stated that point.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
 - I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Şüphesiz, o, biyoteknoloji hakkında çok şey biliyor.
 - Clearly, she knows a lot about biotechnology.
Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
 - Tom clearly has potential.
Lütfen daha anlaşılır biçimde konuşun.
 - Please speak more clearly.
Tom anlaşılır biçimde bir şizofren paranoyak.
 - Tom is clearly a paranoid schizophrenic.