She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
Within hours, many of the other banks had to close.
- Saatler içinde, diğer bankaların çoğu kapanmak zorundaydı.
He made over the interior of his house.
- O, evinin içini yeniletti.
Tom is an interior designer.
- Tom bir iç mimar olmak istedi.
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
- İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
There's a button on the inner side of the door.
- Kapının iç tarafında bir buton var.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
That is an internal affair of this country.
- O, bu ülkenin iç işidir.
He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
- Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
The box Tom gave me contained potatoes.
- Tom'un bana verdiği kutunun içinde patates vardı.
The boy found the big box contained nothing but old newspapers.
- Çocuk, içinde eski gazetelerden başka hiçbir şey içermeyen büyük bir kutu buldu.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
The letter is inside the envelope.
- Mektup zarfın içinde.
It is painful for me to see the name of the traitor among other names in the same sentence.
- Aynı cümle içinde diğer adların arasında hainin adını görmek benim için acı verici.
Our governments have become space aliens living among a human population.
- Hükümetlerimiz insan nüfusu içinde yaşayan uzaylılar haline geldi.
You really have to control your jealousy. It's like a beast inside of you.
- Gerçekten kıskançlığını kontrol etmek zorundasın. O senin içindeki bir canavar gibidir.
There were many books inside of that box.
- O kutunun içinde birçok kitap vardı.
We are all witnessed the unlucky incident included Tom.
- Tom’un da içinde olduğu talihsiz bir olaya hepimiz tanık olduk.
I like English the best of all the subjects.
- Tüm konuların içinde en çok İngilizceyi severim.
This substance is not poisonous in itself.
- Bu madde kendi içinde zehirli değildir.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
There are two zombies inside my house.
- Evimin içinde iki tane zombi var.
She bent her head in shame.
- O utanç içinde başını eğdi.
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
- Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
- Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
I stayed indoors because it rained.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
Playing cards is not in itself harmful.
- İskambil oynamak kendi içinde zararlı değildir.
This substance is not poisonous in itself.
- Bu madde kendi içinde zehirli değildir.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
The school is within walking distance of my house.
- Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
Truman arrived at the White House within minutes.
- Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Europeans love to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmeyi sever.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
- Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
I am uncomfortable in these new shoes.
- Bu yeni ayakkabıların içinde rahat değilim.
The nervous girl is in the habit of chewing the end of her pencil.
- Yaramaz kız kaleminin sonunu çiğneme alışkanlığı içinde.
i am stuck in the elevator - asansörün içinde kaldım.
A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
We have become an intolerant, inward-looking society.
- Biz hoşgörüsüz, içe dönük bir toplum olduk.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
I'd like to have a test for breast cancer.
- Göğüs kanseri için bir test yaptırmak istiyorum.
2005 was a bad year for music sector. Because Kylie Minogue caught breast cancer.
- 2005, müzik sektörü için kötü bir yıldı. Çünkü Kylie Minogue meme kanserine yakalandı.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Lütfen muhtevayı gözden geçiriniz ve herhangi bir mütenasip geri bildirimi veriniz.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
- Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.