At first, he sounded very sincere.
- İlk başta, o çok içten görünüyordu.
I sincerely hope that you will soon recover from your illness.
- İçtenlikle umuyorum ki yakında hastalığından iyileşeceksin.
Where did you acquire your deepest, most heartfelt beliefs?
- Sen en derin, en içten inançlarını nerede edindin?
Peter sent heartfelt wishes to his parents.
- Peter anne ve babasına içten dileklerini iletti.
Tom gave Mary a hearty welcome.
- Tom, Mary'yi içten karşıladı.
On behalf of the company, I would like to express our hearty thanks to you all.
- Şirket adına, hepinize içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
They greeted each other cordially.
- Birbirlerini içtenlikle selamladılar.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
He looked deeply into her eyes.
- Onun gözlerine son derece içten baktı.
She bowed deeply to me.
- O beni içten selamladı.
I love him more deeply than any other man.
- Ben onu herhangi başka adamdan daha içten seviyorum.
Do you love each other deeply?
- Birbirinizi içten seviyor musunuz?
True beauty comes from within.
- Gerçek güzellik içten gelir.
I sincerely hope it won't come to that.
- Ona ulaşmayacağını içtenlikle umut ediyorum.
I sincerely hope that you will soon recover from your illness.
- İçtenlikle umuyorum ki yakında hastalığından iyileşeceksin.
I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
- Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
Internal combustion engines burn a mixture of fuel and air.
- İçten yanmalı motorlar, yakıt ve hava karışımını yakarlar.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
I think the movie is a very heart warming one.
- Sanırım film içten bir filmdi.
She extended a warm welcome to them.
- Onları çok içten bir biçimde karşıladı.
He made over the interior of his house.
- O, evinin içini yeniletti.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
- İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
- İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
Jupiter has four inner satellies: Metis, Adrastea, Amalthea, and Thebe. Their orbits are very close to the planet.
- Jüpiterin dört iç uydusu vardır: Metis, Adrastea, Amalthea ve Thebe. Onların uyduları gezegene çok yakındır.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
That is an internal affair of this country.
- O, bu ülkenin iç işidir.
We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
There are two zombies inside my house.
- Evimin içinde iki tane zombi var.
The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
The doctor used X-rays to examine my stomach.
- Doktor midemi incelemek için X-ışınları kullandı.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
Keep the kids indoors.
- Çocukları içeride tutun.
I've been secretly in love with her for years.
- Yıllardır içten içe ona âşığım.
Tom is secretly in love with Mary.
- Tom Mary'ye içten içe âşık.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Europeans love to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmeyi sever.
Do you have alcohol-free drinks?
- Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
After taking a bath, I drank some soft drink.
- Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Davis did not want civil war.
- Davis, iç savaş istemiyordu.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
Smoking can cause breast cancer.
- Sigara içmek meme kanserine neden olabilir.
She is embarrassed to breastfeed in public.
- O, halk içinde emzirmeye utanıyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Onun sinsi, içinden pazarlıklı, hatta hilekâr bir adam olduğunu daima düşünürdüm.- A. İlhan.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
Tabiat, her sayfasında mühim muhteva sunan yegâne kitaptır.
- Doğa, her sayfasında önemli içerik sunan tek kitaptır.