günün

listen to the pronunciation of günün
Turkish - English
day of
the day of
gün
day

Rome was not built in a day. - Roma bir gün içinde kurulmamıştır.

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

günün güzel geçsin
have a nice day
günün adamı
1. man of the hour, man of the day. 2. a man for all seasons
günün birinde
one day, someday
günün birinde
one fine day
günün birinde
sometime

We should get together sometime. - Günün birinde buluşmalıyız.

I would like to see you again sometime. - Günün birinde seni tekrar görmek isterim.

günün birinde
1. one day, some day. 2. once, at one time in the past
günün birinde
some day
günün birinde
one day

Tom will pay for it one day. - Tom onu günün birinde ödeyecek.

günün birinde
some time

Love, which is a wonderful feeling, comes to everyone at some time in their life. - Aşk, harika bir duygu, herkese hayatında günün birinde gelir.

A new sentence is like a letter in a bottle: it will be translated some time. - Yeni bir cümle, şişe içindeki bir mektup gibidir: günün birinde çevrilecektir.

günün kokteyli nedir
What's the cocktail of the day
günün mönüsü
menu of the day
günün olayları
chronicle
günün sözleri
(Askeri) multiple word-of-day
günün sözü
(Askeri) word-of-day
günün yemeği
special
günün çorbası nedir
What's the soup of the day
gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

This room doesn't get much sunlight. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.

A beam of sunlight came through the clouds. - Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.

gün
present

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

gün
today

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

The sunshine improved his color. - Güneş rengini artırdı.

The sunshine tempted people out. - Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

günün birinde
some fine day
günün birinde
some day or other
gün
special day, feast day
günün sonu
day off
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
az günün adamı olmamak
to have lived long and seen much
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

Which is the date of your birthday? - Doğum günün hangi tarih?

gün
sun

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

Every day they killed a llama to make the Sun God happy. - Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.

gün
bee

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished. - Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

kısa günün kârı
(Konuşma Dili) At least it's better than nothing
kısa günün kârı/kazancı az olur
(Atasözü) If you only spend a little time working on something, you can't expect to benefit very much from it
sevgililer günün kutlu olsun
happy valentine days
Turkish - Turkish

Definition of günün in Turkish Turkish dictionary

günün adamı
Kendisinde zamanın gerektirdiği değerler bulunan kimse
günün adamı
O günlerde çok sözü edilen kişi
günün adamı
Zamanın gereğine göre yön ve tutum değiştiren kimse
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneşli olsa da hava soğuktu.

Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu. - güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
English - Turkish

Definition of günün in English Turkish dictionary

doğum günün kutlu olsun
happy birthday to you, happy birthday
günün
Favorites