günün

listen to the pronunciation of günün
التركية - الإنجليزية
day of
the day of
gün
day

Rome was not built in a day. - Roma bir gün içinde kurulmamıştır.

Good day, how are you? - İyi günler, nasılsın?

günün güzel geçsin
have a nice day
günün adamı
1. man of the hour, man of the day. 2. a man for all seasons
günün birinde
one day, someday
günün birinde
one fine day
günün birinde
sometime

I would like to see you again sometime. - Günün birinde seni tekrar görmek isterim.

We should get together sometime. - Günün birinde buluşmalıyız.

günün birinde
1. one day, some day. 2. once, at one time in the past
günün birinde
some day
günün birinde
one day

Tom will pay for it one day. - Tom onu günün birinde ödeyecek.

günün birinde
some time

Love, which is a wonderful feeling, comes to everyone at some time in their life. - Aşk, harika bir duygu, herkese hayatında günün birinde gelir.

A new sentence is like a letter in a bottle: it will be translated some time. - Yeni bir cümle, şişe içindeki bir mektup gibidir: günün birinde çevrilecektir.

günün kokteyli nedir
What's the cocktail of the day
günün mönüsü
menu of the day
günün olayları
chronicle
günün sözleri
(Askeri) multiple word-of-day
günün sözü
(Askeri) word-of-day
günün yemeği
special
günün çorbası nedir
What's the soup of the day
gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

A beam of sunlight came through the clouds. - Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.

gün
present

My grandfather gave me a birthday present. - Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

gün
today

As everyone knows, today is a very significant day for us. - Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

Today is a sunny day. - Bugün güneşli bir gün.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

The sunshine improved his color. - Güneş rengini artırdı.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

günün birinde
some fine day
günün birinde
some day or other
gün
special day, feast day
günün sonu
day off
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
az günün adamı olmamak
to have lived long and seen much
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

gün
sun

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

A warm, sunny day is ideal for a picnic. - Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.

gün
bee

I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished. - Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

kısa günün kârı
(Konuşma Dili) At least it's better than nothing
kısa günün kârı/kazancı az olur
(Atasözü) If you only spend a little time working on something, you can't expect to benefit very much from it
sevgililer günün kutlu olsun
happy valentine days
التركية - التركية

تعريف günün في التركية التركية القاموس.

günün adamı
Kendisinde zamanın gerektirdiği değerler bulunan kimse
günün adamı
O günlerde çok sözü edilen kişi
günün adamı
Zamanın gereğine göre yön ve tutum değiştiren kimse
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu. - güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
الإنجليزية - التركية

تعريف günün في الإنجليزية التركية القاموس.

doğum günün kutlu olsun
happy birthday to you, happy birthday
günün
المفضلات