Onun söylediğini aynen tekrarladım.
- I repeated exactly what he had said.
Senin yaptığını aynen yapardım.
- I would've done exactly what you did.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Sen ve Tom tamamen aynısınız.
- You and Tom are exactly the same.
Tom kesinlikle tam olarak ne olduğunu biliyor.
- Tom definitely knows exactly what happened.
Kesinlikle sana söylediğim gibi yapacaksın.
- You're going to do exactly as I tell you.
Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly where I am.
Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
- I know exactly when that happened.
Tümüyle burada olman gerekmiyor.
- You're not exactly supposed to be here.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Uçak tam olarak dokuzda vardı.
- The plane arrived exactly at nine.
Tam olarak ne yapıyorsun?
- What exactly are you doing?
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
O tam olarak doğru değil.
- That's not exactly true.
O tam olarak doğru değildi.
- That wasn't exactly true.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
- I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly yet.
Bana kesin bir cevap ver.
- Give me an exact answer.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Ben de tamı tamına aynısını seçerdim.
- I would choose the exact same thing.
Tam olarak ne yapıyorsun?
- What exactly are you doing?
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
- You have exactly thirteen minutes to finish this.
Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- Tom was exactly twelve minutes late.
O tam olarak doğru değildi.
- That wasn't exactly true.
O tam olarak doğru değil.
- That's not exactly true.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Dikkatlice dinle ve tam olarak sana söylediğimi yap.
- Listen carefully and do exactly what I tell you.
Ne demek istediğini tam olarak biliyorum. Anne ve babalar gerçekten sinir bozucu olabiliyorlar.
- I know exactly what you mean. Parents can be really annoying.
Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
- I think I'm starting to understand exactly what real love is.
So you're saying that we have only three days left? / Yes, exactly!.
His complaint was exactly that she failed to meet the deadline by four days.
The edge is not exactly straight.
I'll see you at twelve o'clock sharp.
to exact revenge.
exact accounts.
Give me a precise answer.
- Give me an exact answer.
That's precisely what I meant.
- That's exactly what I meant.
... I mean, that's just like-- exactly, that never happens. ...
... exactly." And of course, we don't know what Edmund Haley's reaction was, but I paraphrase, ...