Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
- Tom and Mary lie to each other all the time.
İki köy birbirine bitişiktir.
- The two villages adjoin each other.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Japan and China differ from each other in many ways.
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
- We parted, never to see each other again.
Maria and Robert loved each other.
Our last night together! How are we going to cope with the absence of eachother?.
... I AM NOT WATCHING A BUNCH OF GIRLIE MEN SLAP EACH OTHER ...
... When we're walking towards each other down the street, ...