Sen elmalarla portakalları karşılaştırıyorsun!
 - You're comparing apples and oranges!
Sen elmaları portakallarla karşılaştırıyorsun.
 - You're comparing apples with oranges.
Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
 - Compare your translation with the one on the blackboard.
New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
 - Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
Düşünmek kıyaslamaktır.
 - To think means to compare.
Karşılaştırma yapmak gerçekten zor.
 - It's really tough to compare.
Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
 - Compare your translation with the one on the blackboard.
Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
 - Compare your answer with Tom's.
Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama.
 - Don't compare your children with others.
Anne! Benimle Sam'i kıyaslama!
 - Mum! Don't compare me with Sam!
We compare good as good, better, best.
A sapling and a fully-grown oak tree do not compare.
Astronomers have compared comets to dirty snowballs.
You can't compare my problems and yours.
... >>Male #4: So you gave some examples comparing and contrasting physical devices versus electronic ...