That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
That's enough for today!
- Bugünlük bu kadar yeter.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
Is it this hot every day?
- Her gün bu kadar sıcak mı?
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
I'm happy to see so many friendly faces.
- Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
Why do so many people visit Kyoto?
- Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
Why did you buy such an expensive dictionary?
- Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?
I'm not sure I can be all that much help.
- Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
I never knew swimming could be this much fun.
- Yüzmenin bu kadar çok eğlenceli olabileceğini bilmiyordum.
I can't eat this much food.
- Bu kadar fazla yemek yiyemem.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
I wish my leg didn't hurt so much.
- Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.