How much is this tour per person?
- Bu tur kişi başına ne kadar?
How much is the tour per person?
- Kişi başına tur kaç para?
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
- Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
- Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
He is suffering from a headache.
- O, baş ağrısından acı çekiyor.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
- Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
The couple carved their initials in an oak tree.
- Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
My son has always been very independent.
- Oğlum her zaman çok başına buyruktu.
Tom was very independent.
- Tom çok başına buyruktu.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister has resigned.
- Başbakan istifa etti.
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
She likes to walk alone.
- O tek başına yürümeyi sever.
I see no other course of action.
- Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
I might flunk the course.
- Kurda başarısız olabilirim.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
- General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı genele hitap etti.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
Don't stick your nose into other people's business.
- Başka insanların işine burnunu sokma!
I don't poke my nose into other people's business.
- Burnumu başkalarının işine sokmam.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson bizim başkanımız.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
- Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
They shake hands instead of bowing.
- Başla selamlama yerine tokalaştılar.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
Masterpieces are only successful attempts.
- Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
His masterpiece has not appeared yet.
- Onun başyapıtı henüz görünmedi.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Nobody else offered to help.
- Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
The premier and his cabinet colleagues resigned.
- Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.
The two premiers had nothing in common.
- İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
A relationship based on total honesty is bound to fail.
- Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız başına yaşadı.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
- Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
He tried to kill himself but it ended in failure.
- O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.