Tom waited a while to let his eyes adjust to the darkness.
 - Tom gözlerini karanlığa alıştırmak için bir süre bekledi.
I am in the habit of taking a shower in the morning.
 - Sabah duş almaya alışkınım.
I just can't get used to taking orders from Tom.
 - Sadece Tom'dan emirler almaya alışamam.
You could save money by buying in bulk.
 - Toptan alışveriş yaparak para tasarrufu yapabilirsin.
Whenever she goes shopping, she ends up buying more than she can afford.
 - O ne zaman alışverişe gitse, kendini gücünün yettiğinden daha fazlasını alarak bitirir.
His new book met with a favorable reception.
 - Onun yeni kitabı tatminkar bir alışla karşılaştı.
These French exercises are not easy.
 - Bu Fransızca alıştırmalar kolay değil.
I solved every exercise in less than half an hour.
 - Bütün alıştırmaları yarım saatten kısa bir sürede çözdüm.
Practice makes perfect.
 - Alıştırma mükemmel yapar.
Learning a second language requires a lot of practice.
 - İkinci bir dil öğrenmek birçok alıştırma gerektirir.
You will soon get used to the change of climate.
 - Yakında iklim değişikliğine alışacaksın.
It'll take some time to get used to living here.
 - Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.