Bize doğru yolu göster.
 - Show us the straight path.
Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
 - Although each person follows a different path, our destinations are the same.
Korkarım onu bu şekilde yaparak ilerleme kaydedemeyeceğiz.
 - I'm afraid we'll get nowhere doing it this way.
Rusçamın hâlâ iyi olmadığını biliyorum fakat kaydettiğim ilerlemeden oldukça mutluyum.
 - I know my Russian still has a long way to go, but I’m pretty happy with the progress I’ve made.
Onlar dar bir patika boyunca yürüdüler.
 - They walked along a narrow path.
Tom bir yılanın patikadan kayışını gördü.
 - Tom saw a snake slither across the path.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
 - Tom got it done the right way.
İşleri bizim usulümüzle yapmak zorunda kalacaksın.
 - You'll have to do things our way.
Dar bir patika boyunca yürüdük.
 - We walked along a narrow path.
Onlar dar bir patika boyunca yürüdüler.
 - They walked along a narrow path.
İstasyon az bir mesafede.
 - The station is a little way off.
Göl buradan uzun bir mesafedir.
 - The lake is a long way from here.
Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
 - Fortunately they had no storms on the way.
Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
 - As they didn't know the way, they soon got lost.
Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
 - I handled the problem the only way I knew how.
Biz bunu son kez senin yönteminle denedik ve işe yaramadı.
 - We tried it your way last time and it didn't work.
Tom buradan uzakta yaşamaktadır.
 - Tom lives a long way from here.
O çok uzakta yaşıyor.
 - He lives a long way away.
Elbiselerimi değiştirirken sadece bir dakika için diğer tarafa bakar mısın?
 - Would you mind looking the other way for just a minute while I change my clothes?
Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
 - Would you mind looking the other way while I change my clothes?
Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
 - His warm way with people had made him hugely popular.
Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
 - He grumbled about the way they treated him.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
 - The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
 - Your way of looking at something depends on your situation.
Köylülerin durumu birçok yönden on yıl öncesine göre daha iyi.
 - The situation of the villagers is better than ten years ago in many ways.
O, her bakımdan bir beyefendidir.
 - He is a gentleman in every way.
Sizin fikirleriniz bir bakıma doğru.
 - Your opinions are right in a way.
... Muscle power alone can't clear the path to the modern age, ...
... and the actual path is going to be ...