yararlanılmış

listen to the pronunciation of yararlanılmış
Türkisch - Englisch
imposed on
took advantage of; was taken advantage of
yarar
advantage

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

He took advantage of the opportunity to visit the museum. - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.

yarar
profit

Try to profit from every opportunity. - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.

I hope the interview would be of profit. - Umarım mülakat yararlı olur.

yarar
benefit

He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits! - O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.

It is certain that he helped them for the benefit of himself. - Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.

yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

All my efforts turned out to be useless. - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.

You had better make use of the opportunity. - Fırsattan yararlansanız iyi olur.

yarar
point

She thinks her job is pointless. - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

I told you it wasn't pointless. - Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.

yarar
interest

Are you sure this is in Tom's best interest? - Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?

This book isn't just interesting, but also useful. - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity. - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.

The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil. - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.

yarar
useful

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

All models are wrong, but some are useful. - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yarar
{i} convenience

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

yarar
benefıt
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable