Calhoun konuşmasını okuyamayacak kadar çok cılızdı.
- Calhoun was too weak to read his speech.
Çocukluğunda oldukça cılızdı.
- He was quite weak in his childhood.
Dizlerimde halsizlik hissettim.
- I felt weak in the knees.
O, bir arkadaşına çok yorgun ve güçsüz hissettiğini söyledi.
- He told a friend that he felt very tired and weak.
Kadınlar fiziksel olarak erkeklerden daha güçsüzdür.
- Women are physically weaker than men.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
- John took advantage of Bill's weakness.
Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.
- Although the economy is weak, some companies are still making a profit.
Suda 1/10 oranında seyreltilmiş idrar mükemmel bir gübredir.
- Urine diluted in water 1:10 is an excellent fertilizer.
Kahvemi hafif severim.
- I like my coffee weak.
Kahvemi hafif istiyorum.
- I'd like my coffee weak.
Ann'in çikolataya zafiyeti var.
- Ann has a weakness for chocolate.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Test tüpündeki asiti sulandırmak için kaç litre su kullandınız?
- How many liters of water did you use to dilute the acid in the test tube?
Örneğimi sulandırmak için bu çözücüyü kullanabilir miyim?
- Can I use this solvent to dilute my sample?
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
- Tom is obviously still very weak.
Açık kahveyi tercih ederim.
- I prefer weak coffee.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
- You have to allow for human weakness.
O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
- She was still weak after her illness.
Onun çiçek hastalığının zayıf evresini geçirdiğini söylediler.
- They said he had a weak form of smallpox.
This place is weak.
We were served stale bread and weak tea.
... I don't mean to suggest that's a weak response. ...
... in two types, weak and strong. Both of them are involved in the creation of the sun. The ...