vücut

listen to the pronunciation of vücut
Türkisch - Englisch
body

Body and spirit are twins: God only knows which is which. - Vücut ve ruh ikizdir: Sadece Tanrı hangisinin hangisi olduğunu bilir.

I never for a moment imagined that I'd be singled out for a full body search. - Tam bir vücut araştırması için seçileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.

corporality
personal
(Hukuk) body XXXX
body; the flesh; existence, being
form

Tom is a former bodybuilder. - Tom eski bir vücut geliştirmeci.

being, existence
body (of a person or animal)
organism
system
person

Ebola spreads from person to person through bodily fluids. - Ebola vücut sıvıları yoluyla insandan insana yayılır.

A person with a BMI of 25 to 29 is considered overweight. - Vücut kitle endeksi 25 ile 29 arasında olan bir kişi kilolu olarak düşünülmektedir.

somatic
flesh
carcass
being
existence
(Edebiyat) house of flesh
bone
physique
entity
vücut bulma
incarnation
vücut geliştirme
bodybuilding

Tom won the bodybuilding competition. - Tom vücut geliştirme yarışmasını kazandı.

vücut geliştirme sporu
bodybuilding
vücut geliştirme
(Spor) Body building
vücut kitle indeksi
body mass index
vücut kremi
Body cream
vücut parçaları
body parts
vücut uzunluğu
body length
vücut çalışmak
Do bodybuilding
vücut ısısı
Body temperature
vücut bulmak
to arise, come into being; to appear
vücut bulmak
to come into existence
vücut dilini inceleyen bilim
kinesics
vücut geliştiren
bodybuilder
vücut geliştirme
body-building
vücut geliştirmeci
bodybuilder

Tom is a former bodybuilder. - Tom eski bir vücut geliştirmeci.

Tom is a professional bodybuilder. - Tom profesyonel bir vücut geliştirmeci.

vücut ile ilgili
systemic
vücut içini gösteren alet
endoscope
vücut kocar, gönül kocamaz
(Atasözü) One's body grows old, but not one's heart
vücut kokusu
body odor

The bed was stinking of body odor. - Yataktan vücut kokusu yayılıyordu.

The cell was stinking of body odor. - Hücre vücut kokusu kokuyordu.

vücut lekesi
plaque
vücut temizliği
personal hygiene
vücut vermek
to create, produce, bring into being
vücut yapısı
figure

Because she has a good figure, whatever she wears suits her. - Onun iyi bir vücut yapısı olduğu için ne giyse ona uyar.

vücut yapısı
physique
vücut yapısı
build
vücut yapısı
anatomy
vücut yapısı
bodybuild
vücut ölçüleri
vital statistics
vücut ısısı
heat
vücut ısısı
fever
vücut sıvısı
(Anatomi,Teknik) body fluid
vücut sıvısı
bodily fluid
vücut ölçüsü
body size
vücut sıvısı
liquid body substance
Vücut dili
body language

His body language gave him away. - Onun vücut dili onu ele verdi.

Her body language gave her away. - Vücut dili onu ele verdi.

kaslı vücut
toned body
kaslı vücut
muscular body
yek vücut
yek body
bütün vücut dozu
(Çevre) whole-body dose
ileride vücut bulacak borç
(Ticaret) future debt
ispatı vücut etmek
to appear in person
kompleks vücut parçası
complex body part
kutsal vücut yağı
chrism
tavuk vücut biti
shaft louse
tek vücut halinde
bodily
tek vücut olarak
in a body
tek vücut olmak
become one flesh
total vücut klirensi
(Tıp) total body clearance
uyumlu vücut hareketleri
eurhythmics
vücut geliştirme
callisthenics
ısa'nın vücut bulması duası
Angelus
Türkisch - Türkisch
Var olma, varlık
İnsan veya hayvan gövdesi, beden
İnsan veya hayvan gövdesi, beden: "Koltukta vücudunu bir yandan bir yana çevirirken âdeta inliyor."- R. N. Güntekin
eğin
ten
vücut ısısı
Vücutta olması gereken normal ısı
Vücut ısısı
ateş
İSBATI VÜCUT
(Hukuk) Hazır bulunma, varlığını gösterme
vücut
Favoriten