Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
 - I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
 - So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
Tom yıllarını Boston sokaklarda yaşayarak geçirdi.
 - Tom spent years living on the streets of Boston.
Yaşamımın geri kalanını Tom'la yaşayarak harcayamam.
 - I can't spend the rest of my life living with Tom.
Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.
 - I have a friend living in London.
Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
 - Most living creatures in the sea are affected by pollution.
Tom bir sokak müzisyeni olarak geçinmeyi zor buldu.
 - Tom found it hard to make a living as a street musician.
Onlar geçinmeyi zor buldu.
 - They found it difficult to earn a living.
Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.
 - Tom drives a truck for a living.
Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
 - The poor girl made a living by selling flowers.
Tom hayatı yaşamaya değmezmiş gibi düşünüyor.
 - Tom started to feel like his life wasn't worth living.
Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.
 - I'm tired of living this kind of life.
Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
 - I think that our living together has influenced your habits.
Sizinle yaşamayı seviyorum.
 - I love living with you.
Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.
 - He makes a living as a salesman.
Tom geçimini neyle sağlar?
 - What does Tom do for a living?
Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.
 - My grandmother never changed her style of living.
Sizinle yaşamamın yaşam tarzınızı etkilediğini düşünüyorum.
 - I think my living with you has influenced your way of living.