Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- True friendship is priceless.
Arkadaşım Korece çalışıyor.
- My friend studies Korean.
Beni seven bir arkadaşım var.
- I have a friend who loves me.
Bazı kadınlar sutyen giymez.
- Some women don't wear bras.
O, bir arkadaş değil ama bir tanıdıktır.
- He is not a friend, but an acquaintance.
Japonların tanıdıklarına karşı çok cana yakın oldukları ve tanımadıklarına çok ilgisiz oldukları söyleniyor.
- It is said that the Japanese are very friendly to those that they know, and very indifferent to those they don't.
Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
- Tom didn't expect Mary to be so friendly.
Adanın sakinleri cana yakındır.
- The inhabitants of the island are friendly.
Eviniz sütyensiz olduğunuz yerdir.
- Your home is where you are without a bra.
Sami, Leyla'nın sütyenini çaldı.
- Sami stole Layla's bra.
Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
- I have a lot of friends to support me mentally.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Ben bir arkadaşa yardımcı olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to help a friend.
Arkadaşım, genellikle çalışmalarıyla oğluma yardımcı olur.
- My friend usually helps my son with his studies.
Ob-la-di, ob-la-da, life goes on, bra, la-la how the life goes on ~ Lennon/McCartney, Ob-La-Di, Ob-La-Da, 1968.