Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.
- Please don't leave valuable things here.
Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
- The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
- Please leave my things as they are.
Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.
- I was the one who did the wrong thing, not you.
Tom ebeveynlerinden bir şeyler saklayan kişi türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who hides things from his parents.
Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
- Tom often has trouble remembering things.
Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
- Try to see things as they really are.
Eğer su olmasa canlılar yaşayamaz.
- If it were not for water, no living things could live.
Canlılar hücrelerden oluşur.
- Living things are made from cells.
Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
- I'm not good at classifying things.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
İnsanlar ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alırlar.
- People buy things they don't need.
İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.
- I have so many things I don't need.
Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
- I don't like to leave things up in the air.
Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
- We always talked about a lot of things after school.
Bu tür şeylerin neden olduğunu kimse bilmiyor.
- Nobody knows why this kind of thing happens.
Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
- Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.
She shall commence doing the alternative thang soon.