I don't like her manner.
- Onun hareket tarzını sevmiyorum.
Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
- Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
I like your sarong style skirt.
- Malaya peştemalı tarzı elbiseni seviyorum.
This style of cooking is peculiar to China.
- Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.
In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
- Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.
She soon adjusted to his way of life.
- Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
What's your favorite genre?
- En sevdiğiniz tarz nedir?
What kind of music did you like when you were in high school?
- Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?
Tom refused to continue to ignore the way Mary was behaving at school.
- Tom Mary'nin okuldaki davranma tarzını görmezlikten gelmeye devam etmeyi reddetti.
Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942.
- Resmi savaş beyanları 1942 yılından bu yana ABD tarzı değildir.