The weather was hot. And pretty humid.
- Hava sıcaktı. Ve hava oldukça nemliydi.
Don't use all the hot water.
- Sıcak suyun tümünü kullanma.
It was the warmth that I missed the most.
- Bu en çok özlediğim sıcaklıktı.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
- İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
Man's skin is very sensitive to temperature changes.
- İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
I can remember the warmth of his hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
I don't like studying in this heat.
- Bu sıcaklıkta çalışmayı sevmiyorum.
Tom almost passed out from the heat.
- Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı.
It was very sultry that night.
- O gece hava çok sıcak ve nemliydi.
Tom passed out because of the heat.
- Tom sıcaktan bayıldı.
Tom almost passed out from the heat.
- Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı.
It will get warmer soon.
- Yakında hava daha sıcak olacak.
It has become much warmer.
- Hava çok daha sıcak oldu.
Tom is friendly to everyone.
- Tom herkese karşı sıcak.
Reindeer are friendly animals.
- Ren geyikleri sıcak hayvanlardır.
It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
- Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
Tom filled the bathtub with hot water.
- Tom küveti sıcak su ile doldurdu.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.