sıcaklıklar

listen to the pronunciation of sıcaklıklar
التركية - الإنجليزية
temperatures of
sıcak
hot

In the summer it's very hot in southern Spain. - Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.

It is very hot today. - Bugün hava çok sıcak.

sıcaklık
warmth

There was a large stove that gave lovely warmth and coziness. - Güzel sıcaklık ve rahatlık veren büyük bir soba vardı.

In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth. - Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.

sıcaklık
temperature

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

The exact temperature is 22.68 degrees Celsius. - Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.

sıcak
warm

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

It's very warm today. - Bugün hava çok sıcak.

sıcaklık
heat

Tom says he can't even work in this heat. - Hatta Tom bu sıcaklıkta çalışamayacağını söylüyor.

The heat kept me awake all night. - Sıcaklık bütün gece beni uyanık tuttu.

Sıcaklık
(Tıp) emaciation
sıcaklık
pyro
sıcaklık
glow
sıcaklık
hotness
sıcaklık
cosiness
sıcaklık
fervidness
sıcaklık
the hottest room in a Turkish bath, caldarium
sıcaklık
fervor
sıcaklık
fervour [Brit.]
sıcaklık
{i} fervour
sıcaklık
fire
sıcak
hotter
sıcak
ardent
sıcak
sultry

It was very sultry that night. - O gece hava çok sıcak ve nemliydi.

sıcak
pleasant
sıcak
cordial
sıcak
heat

Tom almost passed out from the heat. - Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı.

Tom says he can't even work in this heat. - Hatta Tom bu sıcaklıkta çalışamayacağını söylüyor.

sıcaklık
mugginess
sıcaklık
thermo-
sıcak
warmer

It is warmer today than yesterday. - Bugün dünden daha sıcak.

It will get warmer soon. - Yakında hava daha sıcak olacak.

sıcak
hot on
sıcak
fervent
sıcak
hot; warm; cordial, friendly; heat; hot place
sıcak
friendly

The new president was a warm and friendly man. - Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.

Reindeer are friendly animals. - Ren geyikleri sıcak hayvanlardır.

sıcak
thermal
sıcak
hot; warm
sıcak
warm, loving
sıcak
Turkish bath
sıcak
(ocak) quick
sıcak
frowsty
sıcak
frowst
sıcak
austral

It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel. - Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.

sıcak
it's roasting
sıcak
bath

All Tom wanted was a nice hot bath. - Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.

There's nothing like a good hot bath. - İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.

sıcaklık
heat; warmth
sıcaklık
heat, warmth
التركية - التركية

تعريف sıcaklıklar في التركية التركية القاموس.

Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) HAMVÎ
Sıcaklık
sühunet
Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) HARARET
Sıcaklık
ısı
Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) GULLET
sıcaklık
Hamamlarda yıkanılan sıcak yer
sıcaklık
Sevgi, içtenlik ve sevimlilik
sıcaklık
Sevgi, içtenlik ve sevimlilik: "Türkçesinde bir tutukluk vardır ama, anlatımındaki sıcaklık bütün aksaklıkları bir anda silip yok eder."- S. Birsel
sıcaklık
Bir araçla veya cihazla ölçülebilen ısı derecesi, suhunet
sıcaklık
mamlarda yıkanılan sıcak yer
sıcaklık
Isı
sıcaklık
Sıcak olan şeyin durumu, etkisi veya sıcak olan şeyin niteliği, hararet
Sıcak
ısıcak
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış: "Kız kardeşim ikindi üzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi."- A. Gündüz
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
sıcak
Havadaki yüksek ısı: "Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor."- N. Cumalı
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı: "Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti."- O. Kemal
sıcak
Havadaki yüksek ısı
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış
sıcak
Sıcak yer
sıcak
Dostça olan, sevgi dolu
sıcak
Hamam
sıcak
Sıcak yer: "Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı."- Y. K. Karaosmanoğlu