You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
Would you mind sharing your table?
- Masanı paylaşmamın sakıncası var mı?
I don't mind sharing my table.
- Ben benim masamı paylaşmayı kafama takmam.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
Germany shares a border with France.
- Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
He had to share the hotel room with a stranger.
- Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.
Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Tom, Mary and John shared the cost of the party.
- Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
Nakido is a file sharing platform.
- Nakido bir dosya paylaşım platformudur.
We're sharing your work.
- Biz işini paylaşıyoruz.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.