Unless there is a miracle, we won't be able to make it on time.
- Bir mücize olmazsa, bunu zamanında yapamayacağız.
I will be able to see you tomorrow unless something unexpected turns up.
- Beklenmedik bir şey olmazsa seni yarın görebileceğim.
Will you be going to the party tonight? If not, let's go watch a movie.
- Bu akşam partiye gider misin? Olmazsa gidip film izleyelim.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
You might at least say thank you.
- Hiç olmazsa teşekkür ederim diyebilirsin.
The sun is essential to life.
- Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
At any rate, it will be a good experience for you.
- Hiç olmazsa, bu sizin için iyi bir deneyim olacaktır.
We have to investigate the cause at any rate.
- Hiç olmazsa nedenini araştırmalıyız.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.