korkuluklu

listen to the pronunciation of korkuluklu
Türkisch - Englisch
balustered
baluster
korku
{i} horror

Horror movies frighten me. - Korku filmleri beni korkutur.

She takes pleasure in seeing horror films. - O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.

korku
fear

She is on a diet for fear that she will put on weight. - Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.

This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed. - Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.

korku
apprehension
korku
misgiving
korku
dread

My little brother says that he had a dreadful dream last night. - Küçük erkek kardeşim dün gece korkunç bir rüya gördüğünü söylüyor.

Tom dreads going to work tomorrow. - Tom yarın işe gitmeye korkuyor.

korku
fright

The fury of the storm frightened the children. - Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.

I am frightened of walking in the darkness. - Karanlıkta yürümekten korkuyorum.

korku
phobos
korku
anxiety

Her anxiety almost drove her wild. - Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

korku
(Askeri) panic

Fear and panic overwhelmed me. - Korku ve paniğe kapılmıştım.

korku
misdoubt
korku
danger

Fear often exaggerates danger. - Korku sık sık tehlikeyi abartır.

Danger always looks bigger through the eyes of fear. - Tehlike her zaman korkunun gözlerinden daha büyük görünüyor.

korku
thrill

His story thrilled me with horror. - Onun hikayesi beni korkudan titretti.

I don't like rural horror thrillers. - Ben kırsal korku gerilimini sevmiyorum.

korku
threat

No one threatened Tom. - Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..

Your threats don't frighten me. - Senin tehditlerin beni korkutmuyor.

korku
menace
korku
creeps

That guy gave me the creeps. - O adam bana korku verdi.

Everyone here creeps me out. - Buradaki herkes beni korkutuyor.

korku
boggle
korku
perilous
korku
terror

He was almost petrified with terror. - Korku nedeniyle neredeyse donakalmıştı.

korku
affright
korku
dismay
korku
awe

I think it's awesome. - Bunun korkunç olduğunu düşünüyorum.

That really sounds quite awesome. - Bu gerçekten oldukça korkunç görünüyor.

korku
dray
korku
consternation
korku
reassure
korku
the fear of
korku
scare

We were all scared shitless. - Hepimizin korkudan ödü bokuna karıştı.

Tom is scared of ghosts. - Tom hayaletlerden korkuyor.

korku
trepidation
korku
phobia
korku
Gothic
korku
alarm

She gave a small cry of alarm and fled to the bathroom. - O küçük bir korku çığlığı attı ve banyoya kaçtı.

I didn't want to alarm you. - Seni korkutmak istemedim.

korku
funk
korku
fear, fright, dread; alarm, anxiety, care; danger, threat, menace; phobia
korku
bugaboo
Türkisch - Türkisch

Definition von korkuluklu im Türkisch Türkisch wörterbuch

Korku
(Osmanlı Dönemi) HELEL
Korku
endişe
Korku
havil
Korku
(Osmanlı Dönemi) HELA'
Korku
(Hukuk) HAVF
Korku
(Osmanlı Dönemi) ŞEHM
Korku
(Osmanlı Dönemi) HAYLA'
korku
Kaygı, üzüntü: "İçlerinde görünmez bir bozukluk korkusuyla sıra sağlamlara geldi."- R. N. Güntekin
korku
Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara
korku
Kalp çarpıntısına ve tam bir halsizlik belirtilerine sebep olan bir hal
korku
Kaygı, üzüntü
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu: "Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor."- Y. Z. Ortaç
korku
Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp ve solunum hızlanması gibi belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu
korkuluklu
Favoriten