Totally agreed!.
We are much more agreed on goals than on methods.
I made a decision to study abroad.
- Yurtdışında okumaya karar verdim.
My decision to study abroad surprised my parents.
- Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
It was a judgment call.
- Kanaate dayalı bir karardı.
I admire your determination.
- Kararlılığına hayranım.
Tom has strong determination.
- Tom'un güçlü bir kararlılığı var.
Has the jury reached a verdict?
- Jüri bir karara vardı mı?
The jury has reached a verdict.
- Jüri bir karara vardı.
I'm not changing my vote.
- Kararımı değiştirmiyorum.
Tom was unable to decide who he should vote for.
- Tom kime oy vermesi gerektiğine karar veremedi.
I don't agree with your conclusions.
- Ben senin kararlarını onaylamıyorum.
Tom and Bill arrived at the conclusion independently of each other.
- Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.
I've decided to write 20 sentences a day on Tatoeba.
- Tatoeba'da günde 20 cümle yazmaya karar verdim.
Malcom killed Tom because he was tired of seeing his name in lots of sentences.
- Malcom birçok mahkeme kararında onun adını görmekten usandığı için Tom'u öldürdü.
She resolved to work as a volunteer.
- O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
She resolved on going to college.
- O, üniversiteye gitmeye karar verdi.
Suddenly, the clouds darkened the sky.
- Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı.
The jealousy is starting to darken Tom's mind.
- Kıskançlık, Tom'un zihnini karartmaya başlıyor.
Tom dimmed the lights.
- Tom ışıkları kararttı.
They're dimming the lights. The play is about to begin.
- Onlar ışıkları karartıyorlar. Oyun başlamak üzere.
The resolution that a new road be built was passed.
- Yeni bir yol inşa edilmesi kararı kabul edildi.
This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
- Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
We're finding it difficult deciding on which one to buy.
- Hangisini alacağımıza karar vermeyi zor buluyoruz.
I'm finding it difficult deciding on which one to buy.
- Hangisini alacağıma karar vermeyi zor buluyorum.
Suddenly, the clouds darkened the sky.
- Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı.
The sky suddenly darkened yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra gökyüzü aniden karardı.
I have absolute confidence in your judgement.
- Senin kararına mutlak güvenim var.
Quick judgements are dangerous.
- Hızlı kararlar tehlikelidir.
Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
- Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
- Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.