kalmamak

listen to the pronunciation of kalmamak
Türkisch - Englisch
(neg. form of kalmak ) not to stay
be out of
{f} wither
wear away
not to remain
(deyim) be out of sth
be out of smth
be sold out
wither away
not to stay
kafa kalmamak
to be so worn out one can't think
kafa kalmamak
to be unable to think
kal
{f} remain

Words fly away, the written remains. - Söz uçar, yazı kalır.

How long will you remain in London? - Londra'da ne kadar kalacaksın?

borcu kalmamak
be in the black
memnun kalmamak
be dissatisfied
zerre kadar şüphe kalmamak
without a shadow of a doubt
kal
devolve
kal
hover over
kal
{f} stay

I can't stay here forever. - Sonsuza dek burada kalamam.

I want to stay here longer. - Burada daha uzun kalmak istiyorum.

kal
{f} staying

I'm now staying at my uncle's. - Şu an amcamın evinde kalıyorum.

Kentaro is staying with his friend in Kyoto. - Kentaro, arkadaşıyla Kyoto'da kalıyor.

kal
{f} remaining

There were few students remaining in the classroom. - Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.

Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks. - Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.

ağlamaktan gözünde yaş kalmamak
cry one's eyes outcry one's heart out
bakiye kalmamak
no unpaid balance
umudu kalmamak
have no hope
zamanı kalmamak
Run out of time
ahı tutmak / yerde kalmamak
to have one's curse take effect
alacağı vereceği kalmamak
even up on
altta kalmamak
not to be outdone
altında kalmamak
to make it up to sb
altında kalmamak
requite
altında kalmamak
1. not to leave (a kindness) unrepaid. 2. to get even (for)
altında kalmamak
repay
anlamı kalmamak
lose its meaning
ayakta duracak hali kalmamak
to feel fatigued
aşağı kalmamak
not to be inferior (to)
bet beniz kalmamak
to go pale
bet beniz kalmamak
(deyim) be scared out of one's wits
bet beniz kalmamak
go pale
beti bereketi kalmamak
to become scarce, to run out
can kalmamak
to have all the life drained out (of)
dayanacak gücü kalmamak
be at the end of one's tether
dayanacak gücü kalmamak
to be at the end of one's tether
dağarcıkta bir şey kalmamak
1. to have used up all that one has. 2. to have run out of things to say
elde avuçta bir şey kalmamak
to have nothing left
geri kalmamak
catch up
geri kalmamak
1. not to refrain from, not to abstain from, not to fail (to do something). 2. to be as good as; to match, equal. 3. not to lag behind, not to hang back (from)
geri kalmamak
a) to be as good as b) not to fail (to do sth)
hacet kalmamak
to be no longer necessary
hali kalmamak
have no strength left
hali kalmamak
languish
hali kalmamak
be exhausted
hali kalmamak
droop
hali kalmamak
to have no strength left, to be tired out/worn-out
hali kalmamak
faint
hali kalmamak
feel faint
hayır kalmamak
to be of no more use
hiç kalmamak
be out of smth
ilgisi kalmamak
finish with
ilişiki kalmamak
to have no connection with, not to be connected with; to have nothing to do with
ilişkisi kalmamak
have no truck with
işi kalmamak
to finish with sb/sth
kal
word, talk
kal
snub
kal
remains

The hotel remains closed during the winter. - Otel kış boyunca kapalı kalır.

He remains calm in the face of danger. - O, tehlike karşısında sakin kalır.

kendine güveni kalmamak
lose one's self confidence
kimseden geri kalmamak
yield to none
laf altında kalmamak
to give as good as one gets (in an argument)
lakırdı altında kalmamak
to give as good as one gets (in an argument)
mahal kalmamak
to be no longer necessary
mahal kalmamak
for there to be no room left for, for there to be no longer any need for
mecali kalmamak
to have no strength left
minnet altında kalmamak
to repay a favour
minnet altında kalmamak
repay a favour
oyun dışı kalmamak
(kriket) carry the bat
sabrı kalmamak
loose one's patience
sabır kalmamak
be out of patience
sabır kalmamak
run out of patience
söz altında kalmamak
to be quick to retort
söz altında kalmamak
to give as good as one gets (in an argument)
tahammülü kalmamak
to have no more endurance or patience left
takati kalmamak
to be exhausted bitmek
takati kalmamak/kesilmek/tükenmek
to have no more strength left, be exhausted, be worn out
tatı tuzu kalmamak
1. to lose its charm, be no longer pleasurable. 2. (for a food or drink) to lose its flavor, become insipid
yüzü kalmamak
lose face
yüzü kalmamak/-e karşı/
not to have the nerve/gall to ask (someone) for something
çağın gerisinde kalmamak
to keep up with the times
Englisch - Englisch

Definition von kalmamak im Englisch Englisch wörterbuch

kal
Era
kal
Strife
Türkisch - Türkisch

Definition von kalmamak im Türkisch Türkisch wörterbuch

KAL
(Osmanlı Dönemi) (A, uzun okunur) Söz
kal
Bir düşünceyi anlatabilmek için art arda söylenen kelime dizisi
kal
Koparma, sökme
kal
Söz, lakırtı, laf
kal
(Osmanlı Dönemi) bir şeyi kökünden çekip koparmak, azletmek
kal
çekirge
kal
Maden külçelerinin eritilip arındırılması
kal
Laf, söz
kal
Söz, lakırdı, laf
kal
Koparma, sökme, kökünden söküp atma
kal
Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi
kal
Söz laf
kâl
(Osmanlı Dönemi) söz
Englisch - Türkisch

Definition von kalmamak im Englisch Türkisch wörterbuch

KAL
(Askeri) kritik unsurlar listesi (key assets list)
kalmamak
Favoriten