She is a selfish woman.
- O bencil bir kadındır.
Iran balks at release of American woman.
- İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
She will be the first female Japanese astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
Tom continued his relationship with that married woman.
- Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.
They have played heroines.
- Onlar kadın kahramanları oynadılar.
The actress said that she was engaged to a banker.
- Kadın oyuncu, bir bankerle nişanlandığını söyledi.
You'll never be an actress.
- Asla bir kadın oyuncu olmayacaksın.
The policewoman directed traffic.
- Kadın polis trafiği yönetti.
One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy.
- 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
The lady dressed in white is a famous actress.
- Beyaz elbiseli kadın, ünlü bir aktristir.
The old lady got down from the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten indi.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
She's married to a misogynist.
- O bir kadın düşmanıyla evli.
Do you know any poetesses?
- Herhangi bir kadın şair tanıyor musun?
He awarded the poetess.
- O, kadın şairi ödüllendirdi.
At the funeral, the widow looked very dignified, with her black suit, hat and gloves.
- Cenazede, dul kadın siyah takım elbisesi, şapkası ve eldiveni ile çok ağırbaşlı görünüyordu.
Tom married John's widow.
- Tom John'un dul kadını ile evlendi.
Mary is a fortune teller.
- Mary bir falcı kadın.
Mrs. Smith was a famous beauty.
- Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.