kadının

listen to the pronunciation of kadının
Türkisch - Englisch

Definition von kadının im Türkisch Englisch wörterbuch

kadın
woman

Excuse me, who is this woman? - Afedersiniz, bu kadın kim?

Iran balks at release of American woman. - İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

kadın
female

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

Do you prefer a male or female doctor? - Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?

kadının küçük özel odası
boudoir
kadının karnındaki çocuk
woman's unborn child
kadının okuma yazma bilmeyişi
(Hukuk) female illiteracy
kadının yalnızken kocasını azarlaması
curtain lecture
kadının ölen kocasıyla beraber yakılması
(hint) suttee
kadın
women

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

kadın
broad
kadın
{i} she

One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy. - 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.

She walked with her head down like an old woman. - O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

This girl has become a woman. - Bu kız bir kadın oldu.

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

kadın
married woman

Tom continued his relationship with that married woman. - Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.

Tom found out that Mary was a married woman. - Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.

kadın
eve

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

Tom thinks that women always tell their best friends everything. - Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.

kadın
wife

He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve. - Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.

He left his wife and shacked up with a woman half her age. - O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.

kadın
petticoat
kadın
lady

The thief disguised himself as an old lady. - Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.

The old lady got down from the bus. - Yaşlı kadın otobüsten indi.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
evde kadının sözünün geçmesi
petticoat government
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
Türkisch - Türkisch

Definition von kadının im Türkisch Türkisch wörterbuch

Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan