He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
The Joneses love their daughter.
- Joneslar kızlarını sever.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
Since 1990, eleven female students received the award.
- 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
This little girl let the birds escape.
- Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.
The girl released the birds from the cage.
- Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne üniversitedeki kızını özledi.
I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
These girls use white skirts.
- Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.
Girls are wearing short skirts these days.
- Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.
Are you still a virgin?
- Hâlâ kız oğlan kız mısın?
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
- Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
Tom always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istedi.
He leaves a widow and a daughter.
- Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
Mr. Eliot's niece goes to a women's college.
- Bay Eliot'un kız yeğeni bir kadınlar üniversitesine gidiyor.
I have a niece. She goes to the same school as Mary.
- Bir kız yeğenim var. O, Mary ile aynı okula gider.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
Mary earned many badges as a girl scout.
- Mary bir kız izci olarak birçok başarı madalyası kazandı.
Have you ever bought cookies from a Girl Scout?
- Sen hiç bir kız izciden bisküviler aldın mı?
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That old woman smiled at her granddaughter.
- O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
I have a granddaughter about your age.
- Yaklaşık senin yaşında bir kız torunum var.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
Tom doesn't have a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
Tom blushed like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.
She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.
Sue's very angry with you, my new waitress said.
- Sue size çok kızgın, yeni garson kız söyledi.
The waitress flirted with Tom thinking that he'd leave her a larger tip.
- Garson kız onun ona daha fazla bahşiş bırakacağını düşünerek Tom'la kırıştırıyordu.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
Ukrainian girls are the most beautiful girls in the world.
- Ukraynalı kızlar, dünyanın en güzel kızlarıdır.
Bob felt embarrassed when he was treated in front of some girls.
- Bob bazı kızların önünde tedavi edildiği için utandı.
Aren't you one of the cheerleaders?
- Ponpon kızlardan biri değil misin?
Tom's wife was a cheerleader.
- Tom'un karısı bir ponpon kızdı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
That pretty girl is my sister.
- O güzel kız benim kız kardeşim.
Look at the tall pretty girl standing there.
- Orada duran uzun boylu güzel kıza bak.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.