kız

listen to the pronunciation of kız
التركية - الإنجليزية
girl

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

daughter

His daughter is eager to go with him anywhere. - Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

judy

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

chick

Dad uses fire to roast a chicken. - Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

bird

The girl released the birds from the cage. - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.

This little girl let the birds escape. - Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.

female

Since 1990, eleven female students received the award. - 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.

Tom has a lot female friends. - Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.

(iskambil) queen
Miss

I really miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.

I'm beginning to miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.

maid

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

What's your wife's maiden name? - Karınızın kızlık soyadı nedir?

lass
maiden

What's your wife's maiden name? - Karınızın kızlık soyadı nedir?

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

virgin, maiden
lassie
wench
chicken

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs. - Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.

babe
playing cards queen
bunny

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

gal
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
jenny
colleen
skirt

The girls wore grass skirts and had flowers around their necks. - Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.

These girls use white skirts. - Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.

queen

There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter. - Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters. - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

resent

I feel resentment against your unwarranted criticism. - Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.

Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him. - Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.

bridle up
picture card
virgin

Most virgins have an intact hymen. - Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.

Are you still a virgin? - Hâlâ kız oğlan kız mısın?

bridle at
puss
gırl

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

country girl
girl's
sheila
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

demoiselle
kız kardeş
sister

These are my sister's magazines. - Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.

Yesterday my sister went to Kobe. - Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.

kız evlat
Daughter
kız evlât
{i} daughter

The daughter brushes her hair. - Kız evlat saçını fırçalar.

Tom had always wanted a daughter. - Tom her zaman bir kız evlat istemişti.

kız yeğen
niece

I have a niece. She goes to the same school as Mary. - Bir kız yeğenim var. O, Mary ile aynı okula gider.

His niece is attractive and mature for her age. - Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

kız tavlamak
pick up
kız arkadaş
girlfriend

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend. - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

kız arkadaş
girl friend

He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry. - O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.

kız arkadaş
(Argo) squeeze
kız böcekleri
odonata
kız delisi
girl-happy
kız gibi
(Argo) brandnew
kız gibi
girly

Mary is a girly girl. - Mary kız gibi bir kız.

Mary is not a girly girl. - Mary kız gibi bir kız değil.

kız gözü
(Botanik, Bitkibilim) coreopsis
kız izci
girl scout

Mary earned many badges as a girl scout. - Mary bir kız izci olarak birçok başarı madalyası kazandı.

You can't be a Boy Scout, but you could be a Girl Scout. - Sen bir erkek izci olamazsın ama bir Kız izci olabilirsin.

kız kalesi
(Turizm) maiden's castle
kız kardeşim
my sister
kız kardeşler
sisters
kız kaçırmak
(Kanun) abduct
kız kaçırmak
elope with a girl
kız kaçırmak
kidnap
kız kulesi
the maiden's tower

There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey. - Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.

kız lisesi
(Eğitim) girls high school
kız torun
(Latin) neptis
kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşaması
male and female students sharing accommodation
kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşaması
female and male students living under one roof
kız ve erkek öğrencinin aynı evde yaşaması
male and female students sharing accommodation
kız ve erkek öğrencinin aynı evde yaşaması
female and male students living under one roof
kız çocuk
daughter
kız çocuk
female child
kız çocukları
girls
kız öğrenci
female student

Since 1990, eleven female students received the award. - 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.

That teacher tends to be partial to female students. - Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.

kız istemek
to ask a family to give (someone) their daughter as a bride
kız evlâd
My darling daughter
kız evlâdı
My darling daughter
kız kulesi
Maiden's Tower (Turkish: Kız Kulesi), also known in the ancient Greek and medieval Byzantine periods as Leander's Tower (Tower of Leandros), sits on a small islet located in the Bosphorus strait off the coast of Üsküdar in Istanbul, Turkey
kız kulesi
Maiden's Tower

There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey. - Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.

kız kulesi
(Tarih) virgin tower
kız torun
granddaughter

The old lady smiled at her granddaughter. - Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.

That old woman smiled at her granddaughter. - O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.

kız çocuğu
girls

Mary is smarter than most girls her age. - Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.

Many boys and girls were present. - Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.

kız almak
to acquire a daughter-in-law (from) (a certain family)
kız almak
wive
kız alıp vermek
(for two families) to intermarry
kız arkadaş
girl, girlfriend
kız arkadaş
girl

I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend. - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

kız arkadaş
popsy wopsy
kız arkadaş
popsy
kız arkadaş
lassie
kız arkadaş
steady

Tom doesn't have a steady girlfriend. - Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.

Do you have a steady girlfriend? - Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?

kız arkadaş
lass
kız arkadaşım ile beraberim
I am with my girlfriend
kız evlâda yakışır
daughterly
kız gibi
a) girlish b) brandnew
kız gibi
maidenly
kız gibi
(Konuşma Dili) 1. girlish. 2. brand-new (thing). 3. shy (man)
kız gibilik
girlishness
kız istemek
ask for the girl in marriage
kız istemek
ask for the girl's hand
kız izci
girl guide
kız işi
girlish
kız kalbi
bleeding heart
kız kardeşim ile beraberim
I am with my sister
kız kardeşlik
sisterhood
kız kaçıran
(Kanun) abducter
kız kaçırma
(Kanun) abduction of girls
kız kaçırma
rape
kız kaçırma
(Kanun) abduction of girl
kız kaçırmak
1. to kidnap a girl. 2. to elope with a girl
kız kilimi kilim woven
by a nomad girl for her dowry
kız kurusu
spinster

She remained a spinster all her life. - Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.

kız kurusu
old maid, spinster
kız kurusu
old maid
kız kurusu vulg
old maid, spinster
kız lisesi
girls' high school

He teaches in a girls' high school. - O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.

She goes to a girls' high school. - O, bir kız lisesine gidiyor.

kız okulu
seminary
kız oğlan kız
virgin, maiden erden, bakire
kız oğlan/ oğlan kız
virgin, maiden
kız sürüsü
bevy
kız tarafı
bride's side
kız tarafı
the bride's family
kız tarafı
girl's side
kız tarafı
the bride's relatives
kız tavlamak
to chat up girls, to try and pick up birds/girls
kız vermek
to give a girl in marriage (to)
kız vermek
give a girl in marriage
kız vermek
wive
kız çıkmak
to turn out to be a virgin
kız öğrenci
schoolgirl

Tom giggled like a schoolgirl. - Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.

Tom blushed like a schoolgirl. - Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.

kız öğrenci
school girl
kız öğrenci gibi
schoolgirlish
kız öğrenci yurdu
sorority
kızıl ibikli kız kuşu
(Hayvan Bilim, Zooloji) vanellus indicus
garson kız
waitress

Tom asked the waitress to refill his coffee. - Tom garson kızdan kahvesini yeniden doldurmasını istedi.

Tom asked the waitress for the wine list. - Tom garson kızdan şarap listesini istedi.

genç kız
teenager
güzel kız
doll
güzel kız
beauty
çok güzel kız
peach
(kız) nişanlı
fiancee
baba kız
father and daughter
bekar kız
single girl
erkeksi kız
tomboy
evde kalmış (kız)
spinster
genç kız
(Argo) jeune fille
genç kız
(Argo) young girl
genç kız
damozel
genç kız
(Argo) lassie
genç kız
(Argo) lass
genç ve bekar kız
damsel
güzel kız
chick
güzel kız
eyefull
komik kız
funny girl
kız meslek lisesi
(Eğitim) vocational school for girls
kız meslek lisesi
(Eğitim) girls' vocational school
seksi (kız)
hottie
seksi genç kız
lolita
seksi kız
(Konuşma Dili) sexy girl
sevimli kız
pretty girl
kız gibi
girlishly
kız kardeş
sis

He deprived my little sister of all her toys. - O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.

Yesterday my sister went to Kobe. - Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.

Komşunun tavuğu komşuya kaz karısı da kız görünürmüş
(Atasözü) - The apples on the other side of the wall are sweetest.- The grass is greener on the other side of the fence
Kız Kulesi
(Tarih) maiden tower

You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.

Kız Kulesi
Leandros Tower
Kız Kulesi
Tower of Leandros
anadolu kız lisesi
anatolian girls' high school
fadik kız
Fadi girl
kırmızı başlıklı kız
(Edebiyat) Little Red Riding Hood, Redriding Hood
kırmızı başlıklı kız
(Edebiyat) Little red riding hood
kız torun
grandgirl
kız çocuk
doughter
kızlar
girls

The girls are as busy as bees. - Kızlar, arılar kadar meşguldür.

All of them are just here to pick up girls. - Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.

kızlar
maidens
ponpon kız
Cheerleader

Tom's wife was a cheerleader. - Tom'un karısı bir ponpon kızdı.

Aren't you one of the cheerleaders? - Ponpon kızlardan biri değil misin?

ponpon kız
Cheer leader
arsız kız
hoyden
artist gibi kız
cracker
asil genç kız
damosel
ayak işlerine bakan kız
office girl
aynı kız oğlanla çıkmak
go steady
cici kız
popsy wopsy
cici kız
popsy
dansçı kız
dancing girl
edepsiz kız
hussy
etine dolgun kız
strapper
ev işleri yaparak aile yanında kalan kız
au pair girl
evde kalmış kız
spinster
evlenme sözü verip vazgeçen kız
jilt
fingirdek kız
jade
fingirdek kız
minx
genç kız
young lady
genç kız
maiden

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine. - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

The two men competed for the young maiden's heart. - İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.

genç kız gibi
maidenly
güzel ama kafasız kız
doll's face
güzel genç kız
gamine
güzel kız
sylph
güzel kız
rose
güzel kız
juicy girl
güzel kız
pretty girl

The pretty girl in the bikini is Tom's sister. - Bikinili güzel kız Tom'un kız kardeşidir.

Who is the pretty girl sitting beside Jack? - Jack'in yanında oturan güzel kız kim?

hizmetçi kız
servant girl, wench
hizmetçi kız
tweeny
hizmetçi kız
servant girl
izci küçük kız
brownie
izci kız
camp girl
izci kız
(yetişkin) ranger
kolay kız
an easy lay
kız gibi
sissified
kız gibi
{s} girlish

Tom giggled girlishly. - Tom kız gibi kıkırdadı.

kız gibi
daughterly
kız gibi
sissy
kız gibi
virgin
kız öğrenci
daygirl
kız öğrenci
coed
mezun kız
alumna
oğlan dayıya, kız halaya çeker
(Atasözü) A boy will take after his maternal uncle, and a girl will take after her paternal aunt
pasta ve kız
cake and girl
revüde şarkı söyleyip danseden kız
chorus girl
sarı kız
(Konuşma Dili) sorrel-colored cow
sarı kız
sorrel-coloured cow; grass
sarışın kız
blonde

The blonde girl has a really nice cleavage. - Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.

Do you know who that tall blonde girl in green is? - Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?

seksi kız
nymphet
sevimli kız
cutie
tuhafiyeci kız
midinette
vestiyerci kız
hatcheck girl
yahudi kız
jewess
çekici kız
cutie
çiçekçi kız
flower girl
التركية - التركية
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
Dişi
Dişi çocuk
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire
bint
kız kulesi
İstanbul'un sembolü olan Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı'nin Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır. Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdarda Bizans devrinden kalan tek eserdir. M.o. 2475 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile kucaklaştığı yerde minicik bir ada üzerinde kurulmuştur. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder: "Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam seksen arşundur. Sathı mesehası ikiyüz adımdır. İki tarafına bakan yerde kapısı vardır."
kız böcekleri
Örnek hayvanı kız böceği olan, kanatları eşit, camsı, uçuşları sürekli ve hızlı, avcı böcekler takımı
kız böceği
Eklem bacaklıların kız böcekleri takımından, başı büyük, vücudu narin, zar kanatlı bir böcek (Libellula depressa)
kız kardeş
Bir kimsenin, kendinden küçük veya kendisiyle yaşıt olan bayan kardeşi. Kendinden büyük olana daha çok abla denir
kız kilimi
Göçebe kızların işledikleri süslü çeyizlik kilim
kız kurusu
Evlenmemiş yaşlı kız
kız kuşu
Yağmur kuşugillerden, uzunluğu 34 cm olan, eti yenebilen, başı sorguçlu, koyu yeşilimsi renkte esmer, küçük bir kuş (Vanellus vanellus)
kız kızan
Çoluk çocuk, ev halkı
kız oğlan
Kız oğlan kız
kız oğlan kız
Cinsel ilişkide bulunmamış, bakire, erden
Kız evlat
kerime
Kız evlat
kerimeeba
Kız kardeş
eme
Kız kardeş
bacı
Kız kardeş
cice
Kız kardeş
şvester
Kız torun
(Osmanlı Dönemi) HAFÎDE
Kız çocuğu
kiti
Kız çocuğu
eği
Kız çocuğu
(Osmanlı Dönemi) BEVLE
kızlar
Yavuz Sultan Selim'in kayıp hazinesinin bulunduğu Adana ilindeki kale
الإنجليزية - التركية

تعريف kız في الإنجليزية التركية القاموس.

kanka ayağına önüne gelene elleten kız
falan filan amk abazaları : D