İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
- An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Bu şakadan başka bir şey değildi.
- It was nothing but a joke.
Tom fıkra anlatmaktan hoşlanır.
- Tom enjoys telling jokes.
Tom fıkra anlatmakta çok iyi.
- Tom is very good at telling jokes.
Tom Mary'nin şaka yapmadığını söyleyebilir.
- Tom could tell that Mary wasn't joking.
Canım şaka yapmak istemiyor.
- I don't feel like joking.
Tom aynı fıkrayı bana on kereden fazla anlattı.
- Tom has told me that same joke more than ten times.
Tom fıkraları anlatmada iyi değildir.
- Tom isn't good at telling jokes.
O, o konuda bir şaka yaptı.
- He made a joke about it.
Tom Mary'ye bir ırkçı şaka yaptı.
- Tom told Mary a racist joke.
Şaka yapıyor olmalısın.
- You have to be joking.
Şaka yapıyor olmalısın.
- You've got to be joking.
Beni ciddiye almayın. Ben sadece şaka yapıyorum.
- Don't take me seriously. I'm only joking.
Şaka yapıyor olmalısın!
- You have got to be joking!
Şaka yapmakta iyi değilim.
- I'm not good at making jokes.
Biz tam bir alay konusuyuz.
- We're a complete joke.
Bu tam bir alay konusu.
- It's a complete joke.
The president was a joke.