izleyerek

listen to the pronunciation of izleyerek
Türkisch - Englisch
tracing
following

Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate. - Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.

By following this book's advice, I was able to pull myself out of poverty. - Bu kitabın tavsiyelerini izleyerek, kendimi fakirlikten kurtarabilirdim.

monitoring
watching

I spent Saturday afternoon watching entirely too much TV. - Cumartesi öğleden sonrayı tamamen çok fazla TV izleyerek geçirdim.

Tom is lying on the sofa watching TV. - Tom TV izleyerek kanepede uzanıyor.

tracking
sequaciously
izle
(Bilgisayar) watch

I grew up watching Pokemon. - Pokémon izleyerek büyüdüm.

In Soviet Russia, television watches the audience! - Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!

izle
{f} trace

The police have traced her to Paris. - Polisler onu Paris'e kadar izledi.

Their traces can still be found. - İzleri hala bulunabilir.

izle
{f} follow

We should follow his example. - Biz onun dersini izlemeliyiz.

I will follow the law. - Ben hukuku izleyeceğim.

izle
(Bilgisayar) follow-up
izle
(Bilgisayar) follow up
izle
(Bilgisayar) track

They followed the tracks the car had left. - Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.

I followed the deer's tracks. - Ben geyiğin izlerini izledim.

izle
(Bilgisayar) monitor
izle
{f} following

Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate. - Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.

Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him. - Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.

izle
{f} monitoring

Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts. - Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.

izle
{f} watching

I love watching soccer games. - Futbol oyunlarını izlemeyi severim.

Felicja enjoys watching TV. - Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.

izle
{f} tracing
izle
{f} tracking

Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills. - Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.

birbirini izleyerek
consecutively
izle
{f} hound
izle
sleuth
izle
supervene
izle
{f} trail

I don't want to leave any paper trails. - Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.

Boys trail girls in language skills. - Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.

izle
dogs

The hunting dogs followed the scent of the fox. - Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.

izle
dogged
izle
spoor
Englisch - Englisch

Definition von izleyerek im Englisch Englisch wörterbuch

izle
A spark, ember
izleyerek
Favoriten