hakikatte

listen to the pronunciation of hakikatte
Türkisch - Englisch
in fact
in sober fact
virtually
in deed
as it is
defacto
hakikat
{i} Truth

You can't win against the truth. - Hakikat karşısında galip gelemezsin.

The truth is the best lie. - Hakikat en iyi yalandır.

hakikat
{i} fact
hakikat
really

Was he really boring? - O hakikaten sıkıcı mıydı?

I really, truly believe that. - Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.

hakikat
truly

It's a truly difficult problem to resolve. - Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.

I really, truly believe that. - Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.

hakikat
substance
hakikat
right
hakikat
genuineness
hakikat
gospel
hakikat
actuality
hakikat
sooth
hakikat
reality, truth
hakikat
really, truly
hakikat
the true
hakikat
fact, truth, reality; really, truly
hakikat
reality

You should face up to the reality. - Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.

Tom is out of touch with reality. - Tom hakikatten habersiz.

hakikat
essence
hakikat
veritable
hakikat
lowdown
hakikat
veritas
Türkisch - Türkisch

Definition von hakikatte im Türkisch Türkisch wörterbuch

HAKİKAT
(Osmanlı Dönemi) (C.: Hakaik) Bir şeyin aslı ve esâsı. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sâbit ve vâki
HAKİKAT
(Osmanlı Dönemi) Edb: Bir kelime neyi anlatmak için konulmuş ise, bu kelimenin o mânada kullanılması; göz kelimesinin, aynı o bilinen uzuv mânasında kullanılması gibi. (Bak: Mahiyet, Mecaz)
HAKİKAT
(Osmanlı Dönemi) "Mecâz" karşılığı, esas olarak kullanılan kelime
HAKİKAT
(Osmanlı Dönemi) Kadirbilirlik. Sadâkat, doğruluk. Kâinat ve tabiat ve uluhiyet hakkında bütün teşbih ve mecazlardan âri ve zâhir olan gerçek
Hakikat
(Osmanlı Dönemi) GAVR
Hakikat
(Osmanlı Dönemi) AMİG
hakikat
Bir işin doğrusu, gerçek, asıl, esas
hakikat
Gerçeklik
hakikat
Gerçekten; doğrusu
hakikatte
Favoriten