Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.
- We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.
- All languages are equal, but English is more equal than the others.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
- All I wanted was a little more attention.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more you can do for me.
Daha fazla bir şey var mı?
- Is there something more?