She was watching TV with tears in her eyes.
- Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.
- Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
I'm observing wild birds.
- Ben yabani kuşları gözlemliyorum.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
He observed many types of creatures there.
- Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
He observed that it would probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.
Tom likes to observe the people walking by.
- Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
Tom likes to observe birds.
- Tom kuşları gözlemlemeyi sever.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
I'm looking forward to the return of spring.
- Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
He took a glance at the papers.
- O, evraklara bir göz attı.
I glanced at his letter.
- Onun mektubuna göz attım.
Tom looked through the drawers.
- Tom çekmeceleri gözden geçirdi.
They like to observe birds.
- Kuşları gözlemekten hoşlanırlar.
Tycho Brahe used only a compass and a sextant to observe the stars.
- Tycho Brahe yıldızları gözlemek için sadece bir pusula ve bir sekstant kullanırdı
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
Tom opened the glove compartment and took out his registration.
- Tom torpido gözünü açtı ve ruhsatını çıkardı.
Tom searched the glove compartment for a map.
- Tom harita için torpido gözünü aradı.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
He hid his dictionary out of sight.
- O, gözden uzak bir yere sözlüğünü sakladı.
I caught sight of hundreds of birds.
- Yüzlerce kuş gözüme ilişti.
Why do horses wear blinkers?
- Atlar neden at gözlükleri takarlar?
It's still impossible with the naked eye. With binoculars you might be able to glimpse it....
- Çıplak gözle hâlâ imkansız. Ona dürbünle bakabilirsin.
In looking through the mist, I caught a glimpse of my future.
- Sis perdesinin arasından, kendi geleceğim gözüme ilişti.