O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.
- He met many fascinating people in the course of his travels.
Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi.
- It was quite fascinating to see how these men were surviving.
Biz onun sesinden büyülendik.
- We were fascinated by her voice.
Onun güzelliği tarafından büyülendim.
- I was fascinated by her beauty.
Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- Am I really that fascinating?
Bu çok ilginç bir makale.
- This is a fascinating article.
... fascinating and useful material lies ...
... Now what's fascinating about this, ...