etkileyici

listen to the pronunciation of etkileyici
Türkisch - Englisch
effective

We want to make learning effective, interesting, and fascinating. - Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.

impressive

The house is not impressive if you're thinking of size. - Eğer boyutunu düşünüyorsan ev etkileyici değil.

His academic achievements are impressive. - Onun akademik başarıları etkileyicidir.

fascinating

He met many fascinating people in the course of his travels. - O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.

I found it fascinating what you were saying about global warming. - Küresel ısınma hakkında söylediklerini etkileyici buldum.

telling
enchanting
propitiousness
sonorous
(Biyokimya) effector
moving

It's an incredibly moving story. - İnanılmaz etkileyici bir hikaye.

intriguing
salutary
touchy
devastating
affecting, impressive, fascinating, magical
dramatic
speaking
winged
affective
affecting
handsome
intense
effectively
expressive

Tom has an extremely expressive singing voice. - Tom'un son derece etkileyici bir sesi var.

She has an extremely expressive singing voice. - Son derece etkileyici bir şarkı söyleme sesi var.

effective, influential
imposing
charismatic

I think Tom is charismatic. - Tom'un etkileyici olduğunu düşünüyorum.

forceful
piquant
nifty
magical
profound
neat
effectual
pithy
provocative
pathetic
etkileyici bir şekilde
movingly
etkileyici olarak
devastatingly
etkileyici olmak
come across
etkileyici bakışlı
imposing-looking
etkileyici olma durumu, karizma
is impressive, status, charisma
etkileyici, güçlü
impressive, powerful
etkileyici bir biçimde
pithily
etkileyici bir biçimde
touchily
etkileyici bir tarzda
affectingly
etkileyici değişken
(Dilbilim) nusiance variable
etkileyici ifade veya üslup
felicity
etkileyici konuşmacı
rhetorician
etkileyici neden
efficient cause
etkileyici olmayan
unimposing
etkileyici olmayan
unimpressive
etkileyici roller
impressive-expressive roles
etkileyici roman
spellbinder
etkileyici şekilde
affectingly
etkile
affect

The problem affects the prestige of our school. - Sorun bizim okulun prestiji etkiler.

His speech deeply affected the audience. - Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.

derinden etkileyici
affecting
olumsuz etkileyici
negative effector
etkile
{f} affecting
etkile
{f} obsessed
etkile
impress

The exhibition was very impressive. - Sergi çok etkileyiciydi.

I was deeply impressed by the scenery. - Manzaradan derinden etkilendim.

etkile
{f} biased
etkile
{f} bias
etkile
stamp on
etkile
{f} affected

The event affected his future. - Olay onun geleceğini etkiledi.

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

çok etkileyici
very impressive
en etkileyici bölüm
centre piece [Brit.]
en etkileyici bölüm
center piece
etkile
stamp#on
etkile
stampon
etkile
prejudiced
etkile
(Biyoloji) influence

Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment. - İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.

That was probably what influenced their decision. - Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.

inandırıcı ve etkileyici konuşan
oratorical
Türkisch - Türkisch
Etkileyebilecek özellikte olan
karizmatik
etkileyici
Favoriten