Rahatsız edilmeden bir gün geçirebilecek miyim?
- Werde ich einmal einen Tag ungestört verbringen können?
Ayda bir kere bir araya geliriz.
- Wir kommen einmal im Monat zusammen.
Bir kere hiç gibidir, iki kere onlarcasıdır.
- Einmal ist wie nichts, zweimal wie zehn.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- Als sie Studentin war, ging sie nur einmal in die Disko.
Haftada bir kez yüzmeye gidiyorum.
- Ich gehe einmal in der Woche schwimmen.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be at two places at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I once met him when I was a student.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
How many books can I take out at one time?
- Wie viele Bücher kann ich auf einmal mitnehmen?
I have been to Kyoto one time.
- Ich war einmal in Kyōto.
I'd like to meet Tom sometime.
- Ich möchte Tom irgendwann einmal kennenlernen.
We will visit you sometime.
- Wir werden euch irgendwann einmal besuchen.