edinme

listen to the pronunciation of edinme
Türkisch - Englisch
acquisition

Education is the acquisition of the art of the utilisation of knowledge. - Eğitim, bilgi kullanımı sanatını edinmedir.

Language acquisition requires creativity. - Dil edinmek yaratıcılık gerektirir.

acquiring
(Havacılık) acquistion
adoption
provision
getting

I have to form the habit of getting up early. - Ben erken kalkma alışkanlığı edinmek zorundayım.

obtaining
acquiring, acquisition, obtaining
acquirement
contraction
development
{i} owning
evlât edinme
adoption
edinmek
acquire

You have to acquire as soon as possible a good knowledge of business English. - En kısa sürede iyi bir iş İngilizcesi bilgisi edinmek zorundasın.

edinmek
{f} obtain
edinmek
gain
edinmek
procure
edinme maliyeti
(Ticaret) acquisition cost
edinme günü
(Ticaret) date of acquisiton
edinme tarihi
(Ticaret) date of acquisiton
edinme tarihi
(Ticaret) date of acquisition
edinme yolu
pipe line
edin
adopt

Tom and Mary adopted two children whose parents had been killed by a suicide bomber. - Tom ve Mary ana-babası bir intihar bombacısı tarafından öldürülmüş iki çocuğu evlat edindiler.

The adopted girl is from Panama. - Evlat edinilen kız Panamalıdır.

edinmek
come by

Jobs are hard to come by with so many people out of work. - İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.

Jobs are hard to come by these days. - Bu günlerde iş edinmek zor.

edinmek
earn
edin
{f} own

Are you sure you don't want to get your own lawyer? - Kendi avukatını edinmek istemediğinden emin misin?

They decided to adopt a child rather than having one of their own. - Kendi çocuklarından birine sahip olmak yerine bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler.

adet edinme
development
bilgi edinme
knowledge acquisition
bilgi edinme özgürlüğü
(Politika, Siyaset) freedom of information
edin
edinburg

Edinburgh is my favourite place in the world. - Edinburgh dünyadaki en sevdiğim yerdir.

Her name is Linda Jones and she's from Edinburgh. - Onun adı Linda Jones ve o Edinburghlu'dur.

edinmek
form
edinmek
take on
edinmek
develop
edinmek
pick up
edinmek
come

Jobs are hard to come by with so many people out of work. - İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.

Jobs are hard to come by these days. - Bu günlerde iş edinmek zor.

edin
{f} owning
edinmek
take out
edinmek
get

I have to form the habit of getting up early. - Ben erken kalkma alışkanlığı edinmek zorundayım.

Where can I go to get a map of Europe? - Bir Avrupa haritası edinmek için nereye gidebilirim?

Edinmek
adopt

Tom and Mary want to adopt a child. - Tom ve Mary bir çocuğu evlat edinmek istiyorlar.

My wife wants to adopt a child. - Karım evlat edinmek istiyor.

bilgi edinme
information

Sami scoured the Internet to find more information about that. - Sami o konuda daha fazla bilgi edinmek için İnternet'i taradı.

Nothing happened except that I obtained a tiny bit of information. - Birazcık bilgi edinmemin dışında hiçbir şey olmadı.

edinmek
(alışkanlık) catch
edinmek
fall into
edinmek
to get, acquire, obtain
edinmek
to obtain, to acquire, to gain, to get; (huy) to contract
evlat edinme
affiliation
ideal edinme
idealization
kariyer (meslek) edinme
pursuing a career
mülk edinme
possession
mülk edinme
seisin
mülk edinme
seizin
veri edinme
data acquisition
önceden fikir edinme
prefiguration
Türkisch - Türkisch
Kişinin repertuarına eklenene her türlü yeni tepki, düşünce ya da bilgi
Edinmek işi, kazanma, iktisap
Edinmek işi, kazanma, iktisap: "Kimsesiz bir çocuk bulup evlat edinmeyi düşünmeye başlamıştım."- R. N. Güntekin
bilgi edinme hakkı
Bilgi edinme hakkı, yurttaşların ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının elinde bulunan bilgilere erişebilmesi hakkıdır. Ülkemizde bu hak ve kullanımı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile düzenlenmiştir
edinmek
Kendini bir şeye sahip kılmak, kendine sağlamak, iktisap etmek: "Çiftlikler edinmek dirayetini göstermişti."- R. H. Karay
edinmek
Kendini (bir şeye) sahip kılmak, kendine sağlamak, iktisap etmek
Englisch - Türkisch

Definition von edinme im Englisch Türkisch wörterbuch

Edin
edinburg

Edinburgh dünyadaki en sevdiğim yerdir. - Edinburgh is my favourite place in the world.

Onun adı Linda Jones ve o Edinburghlu'dur. - Her name is Linda Jones and she's from Edinburgh.

edinme
Favoriten