I went to college for four years and all I got was this lousy diploma.
- Dört yıl boyunca üniversiteye gittim ve bütün aldığım bu, bitli diplomaydı.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
- Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
- Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
At what time does your class end?
- Saat kaçta dersiniz biter?
Life is a magnificent gown full of lice.
- Yaşam, bitlerle dolu harika bir elbisedir.
Clothes make people, rags make lice.
- Elbiseler insan yapar, eski püskü elbiseler bit yapar.
You can use a fine-toothed comb to check for nits.
- Bit yumurtalarını kontrol etmek için ince dişli bir tarak kullanabilirsiniz.
This class will be over in ten minutes.
- Bu dersin bitmesine 10 dakika kaldı.
What time will your last class be over?
- Son dersin ne zaman bitecek?
I like stories that have sad endings.
- Hüzünlü biten hikayeleri severim.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
Does your leg still hurt? / Just a bit now.
He was here just a bit ago, but it looks like he's stepped out.
That's a bit too sweet.
I'd like a big bit of cake, please.
Your dog bit me!.
His bit about video games was not nearly as entertaining as the other segments of his show.
A quarter is two bits.
A threepenny bit.
Tom şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.
- Tom brushed a bit of dirt off of his hat.
Her küçük parça yardım eder.
- Every little bit helps.
Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz?
- Could you move the chair a bit?
O bana biraz garip geldi.
- It's a bit strange to me.
Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
- Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
O, akşam yemeğinin her lokmasını yedi.
- He ate every bit of his dinner.
Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
- Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
Mary Tom'a söyleyip söylemeyeceği üzerinde birazcık ikilem içerisindeydi.
- Mary is in a bit of a quandary over whether to tell Tom or not.
Hey, Tom ve Mary'nin son bölümünde neler oldu? Onlar sonunda ayrıldılar. Gerçekten buruktu. Tanrım! Ve bu kadar derinden aşık olduktan sonra!
- Hey, what happened in the final episode of 'Tom and Mary'? They broke up, in the end. It was really bittersweet. Oh my! And after being so deeply in love!
Ailemin kim olduğunu bulmakla zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not the least bit interested in finding out who my birth parents are.
Rol yapma oyunlarıyla zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not the least bit interested in role-playing games.
En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.
- I am grudged even the least bit of happiness.
Ben azıcık şaşırmadım.
- I'm not surprised one bit.
O beni azıcık korkutmuyor.
- That doesn't scare me one bit.
Yemeğinin her kırıntısını yedi.
- He ate every bit of his dinner.
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Bir nebze Macarca konuşabilirim.
- I can speak a tiny bit of Hungarian.