Black clouds announced the coming thunderstorm.
- Siyah bulutlar gelen gök gürültülü fırtınayı bildirdi.
Research in Motion announced the layoff of 2000 employees and a restructuring of the company.
- Research in Motion 2000 işçinin çıkarıldığını ve şirketin yeniden yapılanmasını bildirdi.
She pasted a notice on the wall.
- O, duvara bir bildiri yapıştırdı.
Tom's death notice was in today's paper.
- Tom'un ölüm bildirimi bugünkü gazetedeydi.
If that happens, you'll be the first to be notified.
- Eğer bu olursa ilk olarak size bildirilecek.
Why wasn't Tom notified?
- Neden Tom'a bildirilmedi?
Why didn't the police notify us?
- Niçin polis bize bildirmedi?
If there's a better solution, then I'll notify you about it as soon as possible.
- Daha iyi bir çözüm olursa en kısa sürede onu sana bildiririm.
Do you have anything to declare?
- Bildirecek bir şeyiniz var mı?
I don't have anything to declare.
- Bildirecek bir şeyim yok.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
Knowing is nothing, imagination is everything.
- Bilmek bir şey değildir, hayal gücü her şeydir.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
Ken talks as if he knew everything.
- Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
- Mor blev i bilen mens far handlede ind.
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?