belirlenmiş

listen to the pronunciation of belirlenmiş
Türkisch - Englisch
(Askeri) specified
set
designated

Tickets are $30 per person and $13 for designated drivers. - Biletler kişi başı 30 dolar ve belirlenmiş sürücüler için 13 dolardır.

Stop drinking. You're the designated driver. - İçmeyi bırak. Belirlenmiş sürücü sensin.

determined
given
(Hukuk) particular
established
appointed

You are ten minutes behind the appointed time. - Belirlenmiş sürenin on dakika gerisindesin.

scheduled
certain
noted
fixed
posited
termed
(Dilbilim) fixed ration
limited
(Dilbilim) fixed choice
stated
belirlenmiş / hesaplanmış müdahale fiyatı
(Hukuk) derived intervention price
belirlenmiş ilgi sahası
(Askeri) named area of interest
önceden belirlenmiş
predetermined

In the same way as Hegel, Panovsky's notion of the dialectic makes history follow a predetermined course. - Hegel'le aynı şekilde, Panovsky'nin diyalektik kavramı tarihe önceden belirlenmiş bir rotayı izlettirir.

belirle
{f} determined

One's lifestyle is largely determined by money. - Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

The lawyer determined his course of action. - Avukat eylemin rotasını belirledi.

belirle
(Bilgisayar) specs
belirle
(Bilgisayar) set

First settlers were highly educated and set Puritanism as first American principle. - İlk yerleşimciler hayli eğitimliydiler ve Püritenizm'i ilk Amerikan ilkesi olarak belirlediler.

They set the time and place of the wedding. - Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.

belirle
(Bilgisayar) identify

A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter. - Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.

Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do. - Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.

belirle
{f} determining

What was the determining factor in this case? - Bu durumda belirleyici faktör neydi?

belirle
stake out
belirle
determine

I'd like to determine the value of this painting. - Bu tablonun değerini belirlemek isterim.

Our lives are determined by our environment. - Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

önceden belirlenmiş
prearranged
belirle
appointing
dini tören için belirlenmiş saatler
canonical hours
evlenme töreni için belirlenmiş saatler
canonical hours
önceden belirlenmiş sonuç
fix
belirlenmiş
Favoriten