Bu inanılabilir bir hikaye değil.
- This isn't a believable story.
Tom çok inanılır değildi.
- Tom wasn't very believable.
Leyla'nın hikayesi inanılırdır.
- Layla's story is believable.
Tom'un güvenilir olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is believable.
İnandırıcı olmak istiyorsan insanlara sadece inandıkları şeyleri söyle.
- If you want to be credible, tell people only what they believe.
Tom güvenilir bir tanıktı.
- Tom was a credible witness.
Tom inanılır, fakat Mary değil.
- Tom is credible, but Mary isn't.
Tom'un hikayesi kulağa inanılır gibi geliyordu.
- Tom's story sounded credible.
He acted the part believably.
Believably, Mikey said John pushed him first.