Let me see if Tom is ready to go.
- Tom'un gitmek için hazır olup olmadığına bakayım.
Let me see what you've got.
- Neyin olduğuna bir bakayım.
Let me see. What should I make for dinner tonight?.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz resimlere bir bakayım.
Let me see how I feel tomorrow.
- Yarın nasıl hissedeceğime bir bakayım.