Let me see if Tom has changed his mind.
- Tom'un fikrini değiştirip değiştirmediğine bir bakayım.
Let me see if Tom is ready to go.
- Tom'un gitmek için hazır olup olmadığına bakayım.
Let me see. What should I make for dinner tonight?.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
- O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She looked her child in the face.
- O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz resimlere bir bakayım.
Let me see. It takes about two hours by bus.
- Bir bakayım. Otobüsle yaklaşık iki saat sürer.