As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
 - Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Meg didn't even look at me.
 - Meg bile bana bakmadı.
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
 - Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
She asked me to look after her baby in her absence.
 - Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
He looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
 - O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.