Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look into that, would you?
 - Onun içine bak, ne dersin?
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
You should look after the children from time to time.
 - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
Many nights did he spend, looking up at the stars.
 - O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
She looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.