As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
 - Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Look in the phone book.
 - Telefon rehberine bakın.
Look into that, would you?
 - Onun içine bak, ne dersin?
I'll look after the children while you go shopping.
 - Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
You should look after the children from time to time.
 - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
 - O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.